15 Haziran 2010

Alış – Veriş Sanatı




Alış – Veriş Sanatı

Çocukluğumun en renkli simalarından biri rahmetli ananemdi. Çocukluğumun zaman zaman Türkiye’de geçen günlerine ait birçok karesinde onun hayali vardır. Bu hayallerin benim anılarımda en çok yer etmiş iki hali vardır ki, gözlerimi kapadığımda, ananemin o halleri gözümde hemen canlanıverir.

Bu sahnelerden biri hareketsizdir, fakat şimdi, şu an kadar da canlıdır hafızamda aslında. Sıcacık öğleden sonra güneşi, o eski, tek katlı, Bursa evinin penceresinden içeri vurur ve loş odanın bir kısmı güneşin ışıklarıyla aydınlanır. Ananem de, o pencereden içeri dolan ışık yok olana dek, orada, hemen pencerenin önünde, sedirin üstünde, Kuran’ını okur. Zaten ben de çocukluğumun o yaz günlerinde, yine o pencerenin önünde, ananemden öğrenmiştim ilk dualarımı. Sırasıyla sureleri öğretirdi her yaz tatili.

İkinci sahneyse bizim memleketimizin topraklarına has, şifacılıkla ilgili. 70’li yıllarının ortalarıydı. Herkesin evinin banyosunda ya da holünde, çok moda olan, plastikten dökme, aynalı, sürmeli camlı ilk yardım dolapları asılıydı. Fakat bizim evde, ilk yardımda o son moda dolabın yanı sıra hep imdadımıza yetişen  ananem vardı. Başımız mı ağrıdı, önce ananeme gidilirdi, bir okuyuversin diye. Karnımız mı ağrıdı, ananem okurdu, ağrımız geçerdi. Komşularımız da gelirdi, ağrıları sızıları olduğunda ya da  acil durumlarda:) Yanlış anlaşılmasın, doktora da giderdik tabii. Ama doktora gidilecek durumlarda bile, hem doktora gidilir, hem de bir okunurdu bizim evde, şifa olsun diye. İyi gelirdi ananem okuyunca, çabuk iyileşirdik.

Fakat ananemin bir özelliği vardı. Asla karşılıksız okumazdı. Bana okuduktan sonra “kızım, git sobanın yanından şu maşayı al, bana ver” derdi. Sonra, o maşayı arkasına atardı ve ardından, benim bir de camdan dışarı, gökyüzüne bakmamı isterdi.  Bir keresinde sormuştum ananeme “niye böyle yapıyorsun?” diye. Bana anlatmıştı “ eğer ben senden, okuduğum duanın  karşılığında bir şey almazsam, senin hastalığın benim bende ağırlık yapar. Bu yüzden o maşayı  ben senin elinden alıp arkama atıyorum.  Böylece alış verişi tamamlamış oluyoruz. Gökyüzüne bakıyorsun, çünkü hastalığın senden tez uzaklaşsın istiyorsun. Ne kadar uzağa bakarsan, hastalığı o kadar uzağa gönderirsin.” Maşayı arkaya atmak da, gökyüzüne bakmak da sembolik yani. Ananem kime okusa, okuduğu kişi o bizim evdeki soba maşasını uzatırdı ona, ağırlık kalmasın diye.

Zaman aktı, ananem diğer tarafa göçüp gitti. Fakat bu anılar hafızamda canlı ve taze kaldılar. Sonra zaman içerisinde Rei-Ki öğrendim. Ananemin söylediğini Rei-ki öğretirken de söylediler. “Enerji akışını sağlamak için, verilen şifa enerjisine karşılık, sembolik de olsa bir bedel almak gerekirmiş.” Demek ki, ananemin bir bildiği varmış, dedim. Enerjinin akması için illa ki bir şey yapılmalıymış.

Ve bir şey istediğim zaman hep karşılığını vermek için elimden gelen çabayı sarf ettim. Geçen yıllar içinde, öğrendim ki, bir şeyin karşılığı illa para olmak zorunda olmuyor. Aldığım bazı hizmetlerin karşılığını bazen param olmadığı için, bilgisayarda yazı yazarak, iş gücü olarak ödedim. Zaman zaman bazı kuruluşların depolarını temizleyerek ödedim. Kimilerine tercümeler yaparak yardımcı oldum, onlardan karşılığından öğrenmek istediklerimi aldım. Bazen çok içten edilmiş bir dua da karşılığı olabildi.

Sonra kendi kendime bir şey daha öğrendim, daha doğrusu hayat öğretti demek daha yerinde olur. O da bu kategorinin dışında kalan bir durumdu. Bazen siz hiç istemeden biri size bir hediye sunar. Bunu o kişiden doğrudan hiç istememişsinizdir. Bu, her ne ise, o kişinin size o an sunduğu bir armağandır. İşte bu armağan, karşılıksız alınabilecek bir armağandır. Size hayatın, o insan aracılığı ile yolladığı bir ödüldür. Bu hediyeyi şükranla kabul edebilirsiniz. Karşılığında da bir teşekkür dışında, bir şey vermeniz gerekmez (ben yine de böyle bir şey yaşadığımda, benden beklenti içinde olmayan bir kişiye sevindirecek bir armağan vermeye çalışıyorum, daha da zevkli oluyor).

Kısacası her şey para değil, fakat bize karşılıksız olarak ulaşan hediyeler dışında istediğimiz her şeyin sembolik bir karşılığı vardır, çünkü her bir isteğimizin yerine getirilebilmesi için birinin emek sarf etmesi gerekir. Belki de zaman zaman “Hakkını helal et!” kavramının anlamını derinden araştırmamız gerekiyor.

Yurda Hal
15.06.2010 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler!

www.astroistanbul.com