15 Haziran 2010

Ay-Venüs-Şanslı Bir Gün


Venüs - Jüpiter Desteği

15 Haziran 2010 güzel bir gün. Özellikle sabah saatleri daha belirgin,son derece olumlu enerjilerle dolu. Güne, Ay'ın Venüs'e yapacağı kavuşum ve Ay ile Venüs'ün Jüpiter'e yapacağı üçgen açı ile başlıyoruz. 


Ay, Aslan burcuna girer girmez iki iyicil gezegenle yaptığı iyi açıların enerjilerini üzerimize yağdırması sayesinde, yarın motivasyonumuz epey yüksek olacak. Yine de, motivasyonumuz yüksek olmazsa bile, biz bu güzel enerjilerin ziyan olmasına izin vermeyelim ve eylemde bulunalım.


Rast gitmesini istediğiniz önemli işlerinizi yapmak için bundan daha uygun bir gün bulamazsınız:) Mesela ben, yarın sabah, uzun zamandır problemli olan bir işimi halletmeyi düşünüyorum.  Hayırlısıyla, beklediğim sonucu da alacağım:)


Ya da Yeni Ay zamanında dilekte bulunma fırsatınız olmadıysa, bu sabah 08:33-08:43 arası dilekte bulunabilirsiniz.  Yani bu bir joker dilek saati:) ve günü aynı zamanda. Her zaman bu tür güçlü Joker dilek zamanları yakalamak mümkün olmuyor, gerçekten kıymetli ve kullanmaya değer bir zaman. Şanslı bir gün aynı zamanda. Kim bilir, belki bu aralar o içi içine sığmayan, Koç burcunun ilk günlerinde doğanlar, yarın her zamankinden daha şanslı oluverirler:); belli mi olur? 


Joker zamanlarda dileklerinizde bir sınırlama ya da kısıtlamaya gerek yoktur. En azından ben öyle yapıyorum. Burcun özelliklerine uygun dileklerde bulunmayı daha çok Yeni Aylarda dikkate alıyorum. Fakat böyle arada Jüpiter ve Venüs'ün Ay'la birlikte hazırladığı sürprizlerde dileklerimde sınır tanımıyorum. Bence siz de tanımayım


Sevgiler


Yurdahal

Alış – Veriş Sanatı




Alış – Veriş Sanatı

Çocukluğumun en renkli simalarından biri rahmetli ananemdi. Çocukluğumun zaman zaman Türkiye’de geçen günlerine ait birçok karesinde onun hayali vardır. Bu hayallerin benim anılarımda en çok yer etmiş iki hali vardır ki, gözlerimi kapadığımda, ananemin o halleri gözümde hemen canlanıverir.

Bu sahnelerden biri hareketsizdir, fakat şimdi, şu an kadar da canlıdır hafızamda aslında. Sıcacık öğleden sonra güneşi, o eski, tek katlı, Bursa evinin penceresinden içeri vurur ve loş odanın bir kısmı güneşin ışıklarıyla aydınlanır. Ananem de, o pencereden içeri dolan ışık yok olana dek, orada, hemen pencerenin önünde, sedirin üstünde, Kuran’ını okur. Zaten ben de çocukluğumun o yaz günlerinde, yine o pencerenin önünde, ananemden öğrenmiştim ilk dualarımı. Sırasıyla sureleri öğretirdi her yaz tatili.

İkinci sahneyse bizim memleketimizin topraklarına has, şifacılıkla ilgili. 70’li yıllarının ortalarıydı. Herkesin evinin banyosunda ya da holünde, çok moda olan, plastikten dökme, aynalı, sürmeli camlı ilk yardım dolapları asılıydı. Fakat bizim evde, ilk yardımda o son moda dolabın yanı sıra hep imdadımıza yetişen  ananem vardı. Başımız mı ağrıdı, önce ananeme gidilirdi, bir okuyuversin diye. Karnımız mı ağrıdı, ananem okurdu, ağrımız geçerdi. Komşularımız da gelirdi, ağrıları sızıları olduğunda ya da  acil durumlarda:) Yanlış anlaşılmasın, doktora da giderdik tabii. Ama doktora gidilecek durumlarda bile, hem doktora gidilir, hem de bir okunurdu bizim evde, şifa olsun diye. İyi gelirdi ananem okuyunca, çabuk iyileşirdik.

Fakat ananemin bir özelliği vardı. Asla karşılıksız okumazdı. Bana okuduktan sonra “kızım, git sobanın yanından şu maşayı al, bana ver” derdi. Sonra, o maşayı arkasına atardı ve ardından, benim bir de camdan dışarı, gökyüzüne bakmamı isterdi.  Bir keresinde sormuştum ananeme “niye böyle yapıyorsun?” diye. Bana anlatmıştı “ eğer ben senden, okuduğum duanın  karşılığında bir şey almazsam, senin hastalığın benim bende ağırlık yapar. Bu yüzden o maşayı  ben senin elinden alıp arkama atıyorum.  Böylece alış verişi tamamlamış oluyoruz. Gökyüzüne bakıyorsun, çünkü hastalığın senden tez uzaklaşsın istiyorsun. Ne kadar uzağa bakarsan, hastalığı o kadar uzağa gönderirsin.” Maşayı arkaya atmak da, gökyüzüne bakmak da sembolik yani. Ananem kime okusa, okuduğu kişi o bizim evdeki soba maşasını uzatırdı ona, ağırlık kalmasın diye.

Zaman aktı, ananem diğer tarafa göçüp gitti. Fakat bu anılar hafızamda canlı ve taze kaldılar. Sonra zaman içerisinde Rei-Ki öğrendim. Ananemin söylediğini Rei-ki öğretirken de söylediler. “Enerji akışını sağlamak için, verilen şifa enerjisine karşılık, sembolik de olsa bir bedel almak gerekirmiş.” Demek ki, ananemin bir bildiği varmış, dedim. Enerjinin akması için illa ki bir şey yapılmalıymış.

Ve bir şey istediğim zaman hep karşılığını vermek için elimden gelen çabayı sarf ettim. Geçen yıllar içinde, öğrendim ki, bir şeyin karşılığı illa para olmak zorunda olmuyor. Aldığım bazı hizmetlerin karşılığını bazen param olmadığı için, bilgisayarda yazı yazarak, iş gücü olarak ödedim. Zaman zaman bazı kuruluşların depolarını temizleyerek ödedim. Kimilerine tercümeler yaparak yardımcı oldum, onlardan karşılığından öğrenmek istediklerimi aldım. Bazen çok içten edilmiş bir dua da karşılığı olabildi.

Sonra kendi kendime bir şey daha öğrendim, daha doğrusu hayat öğretti demek daha yerinde olur. O da bu kategorinin dışında kalan bir durumdu. Bazen siz hiç istemeden biri size bir hediye sunar. Bunu o kişiden doğrudan hiç istememişsinizdir. Bu, her ne ise, o kişinin size o an sunduğu bir armağandır. İşte bu armağan, karşılıksız alınabilecek bir armağandır. Size hayatın, o insan aracılığı ile yolladığı bir ödüldür. Bu hediyeyi şükranla kabul edebilirsiniz. Karşılığında da bir teşekkür dışında, bir şey vermeniz gerekmez (ben yine de böyle bir şey yaşadığımda, benden beklenti içinde olmayan bir kişiye sevindirecek bir armağan vermeye çalışıyorum, daha da zevkli oluyor).

Kısacası her şey para değil, fakat bize karşılıksız olarak ulaşan hediyeler dışında istediğimiz her şeyin sembolik bir karşılığı vardır, çünkü her bir isteğimizin yerine getirilebilmesi için birinin emek sarf etmesi gerekir. Belki de zaman zaman “Hakkını helal et!” kavramının anlamını derinden araştırmamız gerekiyor.

Yurda Hal
15.06.2010 

13 Haziran 2010

Zorlayıcı Günler Üzerine Düşünceler - Uranüs Koç





Zorlayıcı Günler Üzerine Düşünceler - Uranüs Koç

Astrolojide zaman zaman zorlayıcı sert enerjiler olabiliyor. Zaman zaman ise gökyüzü rahat açılar ile donatılmış oluyor. 

Ben bu duruma üzülmek ya da sevinmek olarak bakmıyorum. Bakış açısı şu olmalı. 
Diyelim ki karın kaslarımızı sıkılaştırmak ve sıkı güzel bir karına sahip olmak istiyoruz. Bikiniyi üzerimize geçirdiğimizde, göbeğimiz sarkmasın istiyoruz.

Ne yapmalıyı?. Mekik çekmeliyiz, karın kaslarını çalıştıracak egzersizler yapmalıyız.Tüm bu egzersizler karın bölgemizde yamnaya ve acıya sebep olacak bir süre. zaman içinde bu acıya bağışıklı kazanacağız. En sonunda ise ödül olarak muhteşem bir vücuda kavuşacağız. Astrolojideki zorlayıcı enerjiler bu duruma benzer.


Gelelim kolay açı ve enerjilere; Gök yüzünde kolay enerjilere maruz kaldığımızda karın kaslarımız ve göbeğimiz umurumuzda olmaz. O halimizle mutlu oluruz. Herhangi bir egzersiz yapma gereği hissetmeyiz. Eğer bir sorun varsa, o sorunu, sorun olarak algılayacak ruh halinde olmayız. Ne zaman bu kolay enerji ortadan kalkar ve zorlayıcı bir açı gelir, işte o an o tembellik ettiğimiz dönemde ihmal ettiklerimizin faturasını nasıl ödeyeceğimizi düşünmeye başlar ve harekete geçeriz. Şimdi fatura ödeme, biriktirdiğimiz yağları eritme zamanı.

Şaka bir yana Uranüs'ün Koç'a girmesi ile birlikte ortaya çıkan enerji yoğunluğu gerçekten de kilo vermek için işe yarayabilir. Bence denemekte yarar var diye düşünüyorum. Belki de ağır topların öncü burçlara geçmesi ile birlikte dünya üzerinde problem haline gelen obezite sonununa da bir çözüm bulunabilir.

Bir de bu Uranüs'ün Koç'a girmesi ile birlikte çevremde yoğun fark ettiğim başka bir durum var: Estetik operasyonlara olan ilginin aşırı artması. 

Koç burcunu Zodyak kuşağının ilk burcu olarak yükselen burcu gibi düşünebiliriz. Yani maske, dışarıya kendimizi nasıl tanıtmak istediğimizi gösteren alan. Yenilikçi, farklı ve denenmemişe merhaba deme cesaretine sahip Uranüs'de buraya yerleşince, ortaya "Ajda Pekkan" sendromu çıkıyor sanırım. Yanlış anlaşılmasın, Ajda Pekkan bildiğim kadarıyla gündaşımdır, yani benim gibi 12 Şubat doğumlu bir Kova kadını. Ben de gerek olduğunda çok cesaretli olabileceğimi düşünüyorum:)

Sevgiler

12 Haziran 2010

Bir Roma tatili



Her sene birçok dileğim vardır. Geçen sene de öyleydi. Fakat geçen seneki dileklerimden bir tanesi ile ilgili komik bir anım var aslında. O bir tanesi sanki rast gele dilenmiş, üzerinde fazla durulmamış, gerçekten derinden istenmemiş bir dilekti. Zaten yaptığım olumlama çalışmaları, atmaya çalıştığım adımlar da pek yolunda gitmiyordu. İsteğim şuydu:

Bir arkadaşım İtalya’ya, Roma’ya tatile gitmişti, döndüğünde ise ballandıra ballandıra tatilini anlatmıştı geçen sene. İlkbahardı sanırım, “ Ben de gitsem…” diye bir iç geçirdim derinden… O kadar. Ardından oturup bir olumlama yazdım onunla ilgili. Sonra, öğrendim ki, Moleskine ajandalarının farklı şehirler için hazırladığı, içinde şehir planlarının bulunduğu defterler varmış. Moleskine’nin Roma için hazırladığı defterden almaya karar verdim. Bundan daha iyi bir olumlama olabilir miydi? Fakat İstanbul kazan, ben kepçe o defterciği arıyorum, sanki tüm kitapçılar anlaşmış, hiçbirinde Roma’nın defterciği yok! Diğer tüm Şehirler mevcut… Yok, bulamıyorum… Pes ettim… Bıraktım… Vazgeçtim…

Yaz başlangıcı; evde oturuyoruz bir akşam, yaz tatili planları yapıyoruz kabaca… İtalya’ya da gidelim birkaç günlüğüne dedik… Roma’ya da gideriz diyoruz Oğuz’la. Planlı seyahat edemiyoruz işlerimiz gereği, bu yüzden önce gidip vize aldık birkaç aylık, aklımıza estiğinde gideceğiz… bir türlü fırsat olmadı gidemedik İtalya’ya, yani Roma’ya.

Vizemin bitmesine iki gün kala Oğuz’un iş sebebiyle Cezayir’e gitmesi gerekti, ben de “madem Roma olmuyor, Cezayir olsun öyleyse” dedim ve peşine takıldım.

Uçaktayız. Cezayir’e uçuyoruz ve fazlasıyla türbülans var. Bir ara kahvelerimizin tavana yapışıp geri damladığını anımsıyorum. Tabii tüm yolcuların bünyesi bu duruma dayanamadı. Bir süre sonra yolculardan biri fenalaştı. Hostesler sürekli yanında, yolcuyu koltuklara yatırdılar. Bir yandan da ekrandan uçağın rotasını seyrediyoruz. Sicilya üzerindeyiz. Bir süre sonra uçak Roma’ya, ben de Oğuz’a doğru döndüm “Roma’ya gidiyoruz, acil iniş yapıyoruz galiba!:))” dedim, kocaman bir gülümsemeyle. “Yok canım” dedi Oğuz, ama ekranda görünen durum bu, uçak artık Cezayir’e değil Roma’ya doğru ilerliyor. Anons yapsınlar diye bekliyoruz. Kulaklarımızla duymak istiyoruz, tabii yolcunun da önemli bir sorunu olmasın istiyoruz. 

Duygularımız karmaşık yani. Ve… Anons geliyor… “Sayın Yolcularımız! Bir yolcumuzun türbülans esnasında rahatsızlanması sebebi ile Roma’ya acil iniş yapmamız gerekmektedir. Roma Havaalanında ne kadar kalacağımız henüz belli değildir. İndikten sonra sizleri bilgilendireceğiz.” Gibi bir anons yaptılar.

Bu anonsun üzerine hemen 2 günlük vizemi hatırladık. Çabucak yapılan planlar hayaller… Derken Roma Havaalanına indik. Hastayı indirdiler. Biz tüm yolcularla beraber motorları durduğu için klimaları bile çalışmayan uçağın içinde Roma’da 4 saat bekledik. Koltuklarımızdan kalkmamızı bile engellemek istediler. 4 saatin sonunda uçak tekrar havalandı ve biz Cezayir’e yaklaşık 6 saat daha geç varmış olduk.

Adam gibi istemeyince, dilekte bulunmayınca, sonucun nasıl olduğunu öğrenmiş oldum böyleceJ. Bir de Astrolojinin  Astrokartografi adlı bir bölümü var. Bu bölüme göre, dünya üzerindeki bazı şehirler bize iyi enerjiler verirken, bazıları pek de iyi gelmiyorlar. Eve döner dönmez kendi haritamı inceledim; benim haritam Roma’yla pek de barışık değilmiş! Yani, hiçbir şey sebepsiz yere olmuyor:) O gün bugündür seyahatlerimde Astrokartografiyi ciddi bir şekilde kullanmaya başladım.

Bu arada, uçaktaki hasta uçak yolculuğundan bir hafta önce mide ameliyatı olmuş ve sarsıntılara dayanamamış, bir gün Roma’da hastanede tutup, hava trafiği sakinleşince, Cezayir’e yollamışlar.

Sevgiler
Yurda Hal
12.06.2010 






12 Haziran 2010 İkizler Burcu Yeni Ay sat 14.14

12 Haziran 2010 İkizler Burcu Yeni Ay sat 14.14


Bugün saat 14:14'te İkizler burcunda Yeni Ay gerçekleşecek. Yani yine bir yeni başlangıçlar ve dilekler zamanındayız. Tabii ki bu Yeni Ay'ın öne çıkaracağı konularla alakalı dilekte bulunmak ya da başlangıçlar yapmak daha hızlı yol almamızı sağlayacaktır.

Şimdi bu konuların ne olduğuna bir göz atalım. Öncelikle öğrenme ve öğretme konuları, sınavlarda başarı, kısa yolculuklar, seyahatler, satış, pazarlama, ulaşım araçları, kardeşler, akrabalar, komşular, iletişim, yazma,el ve kol becerileri, zihinsel işleyiş,taşınma... gibi konular.

Peki bu durumda neler dileyebiliriz?

Yeni bir araba, motosiklet,bisiklet,yat, uçak, gemi, cep telefonu, bilgisayar, kısa süreli tatil, bol seyahatli bir iş, satış/pazarlama dalında bir iş, üniversite sınavını kazanma, üniversiteden mezun olma, dargın olduğumuz eş, dost, akrabamızla barışma, zihnimizin daha kıvrak ve güçlü olması, bir kitap yazma, taşınma, hayalinizdeki kiralık ev ya da iş yerini dileme...

Yine tüm yukarıda saydıklarımı almak, satmak, başlatmak için ilk adımı da atabilirsiniz Yeni Ay ile birlikte.

Ayrıca İkizler burcunun sembolünde zihnimizde konuşan bir ikili vardır. Bu ikili sürekli konuşarak içimizde şüphe uyandırır, inanmamızı zorlaştırır. Bu yüzden Ay İkizler burcundayken gerek kendimize, gerekse çevremize güvenmek,inanmak zordur. Böylesi bir Yeni Ay'da yapacağınız olumlamaların peşinde bir ay süresince bu enerji olacaktır.

İkizler burcunun getirdiği bu zorluğun üstesinden gelmek için, dilekte bulunduktan sonra, dileğinizi unutmak en doğru hareket olacaktır.

Ayrıca unutmayın. Bu dönemde zihnimizde susmayan o İkizler biz değiliz, biz onları gözlemleyeniz. İstersek görmezden gelebiliriz.

Şimdi bazı arkadaşlar dileklerimizi toprağa gömelim mi diye sorabilirler. İkizler burcu hava grubudur. Dileğinizi yazın ya da sadece havaya okuyun. yeterli olacaktır.

Sevgiler
Yurda Hal    +

Şifacının Yolu - Coşku / Aşıklar


Şifacının Yolu

6- Coşku

Sayı ve anlamı: 6, Güzellik, Denge

Geleneksel Adı: Âşıklar

Şifacının enerjisi: Âşık ve seven olarak, ruhu ve aklı hissetmek, coşkunun içinde bir olma duygusu

Olumlaması: “İçimdeki özümü dışarıdaki dünya ile bağlantı kurması için sevgi ile harekete geçiriyorum.  Ne olmak istiyorsam onu çekiyorum, ne isem onu dışarıya ışıldıyorum. Güzellik çevremi sarıyor. Toprak Ana ve Ben biriz.”

Kart konuşuyor: “ Biz hem senin içindeki, hem de senin dışındaki âşıklarız. Biz sana ait olan iki bölümüz. Sevdiğin insanda gördüğün güzellik, sadece senin güzelliğinin bir yansımasıdır. Bir başkasını sevmeye başladığında, kendini sevmeye başlarsın. Senin içinde tamamlanmış bir “Ben” oturuyor ve o şimdi kendisini sevgi ile ifade etmeye başlıyor. O “Ben” bu sevginin ona sağladığı güven sayesinde dış dünyaya açılma cesaretini buluyor. Ben, Ruh olan ile uyum içindeki dişil enerji, Dünyanın ihtiyaçlarına uygun olarak eril enerji tarafından şekillendiriliyorum. Ben, Dünyanın ihtiyaçları ile uyum içindeki eril enerji, ruhun gelişimi için dişil enerjinin yaratıcı ve yönlendiriciliğine teslim oluyorum. Üst benliğin tezahürü bedenlerimizin anlaşması ve onların tam olarak bütünleşmesi ile gerçekleşecektir. Tanrının kelamı bezde ete dönüşmüştür!   Dişil ve eril olanın dengede olduğu her yerde uyum yaşarız. Ve içten gelen yaratıcılık ve sezgilerin yönlendirmesiyle gelişen gerçekliklerin yaşandığı dış dünyada kendi ortamızı buluruz ve dengede yaşarız. Tüm bunları kendi içinde yaşadığın gibi, ilişkilerinde de yaşarsın!

Biz bilinen ve bilinmeyen, mantıklı ve sezgisel olan, iş ve oyun olan, zihinsel ve duyusal olanız. Bize ulaştığın an, artık dış dünyayı sana karşı işleyen bir güç olarak görmezsin. Sen ondan yarar sağlarsın, o senden yarar sağlar. Şimdi cinsel enerji hayatının tüm alanlarına akıyor. Duyusal alanlarından, algı ötesi alanlarına kadar akıyor. Kundalini enerjisi yükseliyor- Uyuyan yılan uyanıyor. Sevgi bedensel çekim gücünü sarmalıyor ve tanrısal olana özlemi uyandırıyor. Sevgi enerjini yükseltiyor ve sevgide ve sevilende iyiyi görmen için bakışını keskinleştiriyor. Gelişen tecrübelerinle anlayışın derinleşiyor ve genişliyor. Her yerde güzelliği görmeye, her şeyi sevmeye başlıyorsun. Tanrısal olanla birleşmeye hazırsın.”

Özün yansıması: İçimde dış dünyaya asla göstermediğim biri yaşıyor mu? Onu sevgi ile ön plana çıkarabilir miyim?

Alıştırma: Bir liste hazırlayın. Bu listede hayatınızdaki en etkili (mesela kadınsanız) on erkeğin ya da (mesela erkekseniz)  on kadının adını yazın. Sonra her ismin yanına, o kişiye ait duygularınızı anlatmaya yardımcı olacak üç kelime yazın. Ardından bu yazdığınız özelliklerin hangilerinin sizde de olduğunu inceleyin.

Meditasyon: Meditasyonla içinizdeki aşığı, sevgi dolu olanı ziyaret edin.  İlişkinizle ondan ilişkinizle ilgili tavsiye isteyin. Daha mutlu olmak için ne bilmeniz gerekiyor? İçinizde hangi duyguları dingin hale getirmelisiniz? İçinizdeki aşığın tavsiyelerini dinleyin.

İmgeleme: Karşı cinsi de içinizde taşıdığınızı fark edin. “Diğer Yarı”nızla karşılaştığınızı, tanıştığınızı, birbirinizi daha iyi tanımak için çaba sarf ettiğinizi,  flört ettiğinizi, birbirinizi sevdiğinizi imgeleyin. Tüm bunları detaylı ve duygularınızı da katarak imgelemeye özen gösterin.

Astrolojik Sembolü: İkizler

Beslenme: Hayatınıza baharat katın! Duyularınızı harekete geçiren, aroması bol ve baharatlarla süslenmiş bir şölen yemeği hazırlayın.  En azından bir yemeğinizi Arnavut biberi ya da köri ile tatlandırın. Özellikle Meksika ya da Hint mutfağı çok uygun olabilir.  Ayrıca sofranızı şarap ya da taze sıkılmış meyve suyu ile süsleyebilirsiniz. Tam tahıl ekmeği, egzotik çorbalar, krakerler, susam yağı da sofranıza uygun olacaktır. Sevdiğiniz misafiriniz ve kendiniz için zevkinize uygun bir sofra donatın. Sessizlik içinde yemeğe başlayın. Yemeklerin kokularını içinize çekin. Birbirinizi ellerinizle, hiçbir gereç kullanmadan, hiçbir sözcük sarf etmeden beslemeye çalışın. Bu sayede yemeklerin tadına daha derinden varmanız mümkün olacaktır.  Konuşma arzunuzu karşılıklı olarak mümkün oldukça uzun  süre bastırmaya çalışın. İlla ki konuşmak istiyorsanız, kelime içermeyen sesler çıkararak duygu ve tepkilerinizi ifade etmeye çalışın.  İfadelerinizin kalanını gözlerinize ve kulaklarınıza bırakın.

Renkler: Uçuk pembe, bu renk imrenme ve evrensel sevginin rengidir. Sıcak turuncu, bu renk ise mum ışığındaki ten rengidir. Altın bilezik.

Sevmek
Çoğunlukla iç dünyasında kendini sevmeyi öğrenmek ve kendi özü ile bütün olmayı başarabilmek, dış dünyada sevgili ile karşılaşmayı getirmekte. Dış dünyadaki büyük aşkı bulmadan önce içinizdeki tanrısal varlığın, öz eşinizi fark etmelisiniz. Bu içsel karşılaşmadan önce ne kadar çok sevgi ilişkisi yaşarsanız yaşayın; tüm bunlar sizi sadece bir süreliğine mutlu edecektir. Yine de gizli olan yarınızı daha açık görmenize yardımcı olacaklardır. Yedi basit adım tanrısal sevileni, sizin hem partneriniz, hem de kendi aracılığınız ile ifade etmeniz için cesaretlendirecektir. Bunun için Tarot yolunu kullanacağız:

0 Soytarı/Tohum: Risk alın. Partnerinize kendinizi gerçekte olduğunuz gibi gösterin. Gerçek halinizi ortaya koyun. Bu saye de aslında ilişkiniz üresince gerçekten büyümesini istediğiniz tohumları ekmiş olacaksınız.

1 Büyücü/ Potansiyel: İlişkinizde gerek sizin gerekse partnerinizin geliştirdiği tüm olumlu özelliklerinizi 
kullanın. Karşılıklı olarak birbirinize yapabildiklerinizin en iyisini yapma fırsatını tanıyın. Partnerinizden sizin istediğiniz gibi olmasını istemeyin.

2 Azize/ Arayış içinde olan: Hayalini kurduğunuz aşk ilişkisi için gerekli çevresel koşulları etrafınızda yapılandırmaya başlayın. Partnerinizin görevlerini yerine getirip getirmediğine takılmayın. Siz görevlerinizi yerinize getirin.

3 Kadın Hükümdar/ Doluluk:  Elde ettiğiniz tüm iyilikler için şükredin. İyilik bir hediyedir. Teşekkürünüzü ifade edin.

4 Hükümdar/ Ustalık: Gerek dış, gerekse iç dünyanız üzerindeki karar verme yetkinizin gücünü elinize alın. Bu günü hem sizin, hem de dünyanızın yararına kullanın.

5 Aziz/Arabulucu: Düzenli olarak gerçek özünüzle geçici duygularınızı ayırt etmeyi öğrenerek huzur ve barış sağlayın. Problemlerle abartılı bir şekilde ve gereğinden fazla ilgilenerek onları daha zor hale getirmeyin. Anlayışınızı daha çok çözüm ve alternatifler üretmek üzere yoğunlaştırın. Bu alternatiflerden bir tanesi muhakkak hoşunuza gidecektir, çünkü o içinde çözümü barındırıyor olacaktır.

6 Âşıklar/Coşku: Gündelik işleriniz ne kadar yoğun olursa olsun, aşka ve sevgiye zaman ayırmalısınız! Cinsel hayatınız rica ve istekte bulunmaya gerek kalmadan, sunulan bir hediye kıvamında olduğunda her iki taraf içinde çok daha doyumlu ve mutluluk verici olacaktır. Ruhunuzun güzelliği bedeninizde ikamet etmektedir ve bedeninizi zarif bir ışıltıyla kaplar. Bedeninizi sevdiğinize sunduğunuzda, partneriniz “ruhunuzdan yudumluyor” olacaktır.  Eğer tüm bunların bilincinde olursanız, her zaman tanrısal âşıklar olarak kalırsınız!

Sevgilerimle
Yurda Hal 

03 Haziran 2010

Kedicikler



Bugün oğlum okuldan geldiğinde yolda, yolun kenarındaki çöp kutusunun yanına bir kolide 3 yeni doğmuş kedi yavrusunun bırakıldığını görmüş. Üçü de açlıktan bağırıyorlarmış. hemen oradaki su bayiisindekilere sormuş bunların annesi var mı diye... kadının birinin bir gece evvel oraya bırakıp gittiğini zaten yavruların ölmek üzere olduklarını söylemişler... Yani hiçbir şey yapmıyorlar, o yavrular ciyak ciyak bağırıyor ve onlar çaylarını yudumluyorlar keyif içinde...

Neyse ikimiz gidip kedicikleri kaptığımız gibi veterinere gittik. Apartmanımızın bahçesinde geçen hafta doğum yapan minik onlara da bakabilir mi diye sorduk. Okeyi alınca koştuk ve yavruları minik'in himayesine bıraktık. Fakat biri ne yazık ki dayanamadı ve getirdikten yarım saat sonra onu kaybettik. Diğer ikisinin şimdilik keyfi yerinde. Minik ise şimdi 3 yerine 5 yavru emziriyor. Eğer becerebilirsem yarın resimlerini çekip sizlerle paylaşacağım.